1952 yılında, henüz 20 yaşındayken ofis elemanı olarak çalıştığı dış ticaret şirketinden ayrılarak, kendi şirketini kuran iş insanı Kemal Gülman, şirketinin 70i’nci, kendisinin 90’ıncı yaşı anısına bir kitap yazdı.
Uzun yıllar boyunca ağırlıklı olarak magazinel haberlerle gündeme gelen ,Gülman, Türkiye’nin en köklü dış ticaret şirketini de bünyesinde barındıran gayrimenkul, yenilenebilir enerji ve girişim sermayesi alanında faaliyet gösteren Gülman Group’un onursal başkanı.
Yazar ve iletişimci Nurten Yalçın Erüs’ün yayına hazırladığı İş’ten Hikayeler Tecrübelerim, Tavsiyelerim adlı kitapta, Kemal Gülman’ın Balat’ta sıfırdan başlayan yaşamı, 1930’ların İstanbul’unun sosyal ve ticari hayatından izlerle anlatılıyor. Kitapta Sakıp Sabancı’dan Üzeyir Garih’e, İshak Alaton’dan Elon Musk’a kadar birçok tanıdık isim, kimi zaman fotoğraflar, kimi zaman da anılarla karşımıza çıkıyor.
Henüz 6 yaşında küçücük bir çocukken, oyun oynarken patlayan bir dinamitle parmaklarını kaybeden Gülman, okul hayatında da şanssızlıklar yaşayarak hayata erken atıldı. ‘’Yaşamın değerini daha 6 yaşında anlamak zorunda kaldım. Oyun oynarken kaybettiğim parmaklarımın yokluğundan utanmamayı genç yaşımda öğrendim. O feci kazayı kayıp değil, hayata asılmak için bir sebep olarak gördüm’’ diyen Gülman, iş hayatına mandal satarak başladı ve bütün hedefi ticareti öğrenmek oldu. Eminönü’nde, yurtdışından matbaa makineleri ve malzemeleri getiren bir şirkette ofis elemanı olarak çalışmaya başlaması, dış ticaretle tanışmasına vesile oldu. Sonrasında bir cesaret kendi kanatlarıyla uçmaya karar verdi. Bir hanın portmanto için kullanılan bir köşesini kiralayarak, 1950’lerde henüz oluşan gümrük mevzuatını kendi başına sora sora öğrenerek, bildiği yabancı diller sayesinde ithalat yapmaya başladı.
Daha delikanlı çağında gümrük kitabının yanına, hukuk ve muhasebe kitabını koydu. Türk sanayiinde çarkların dönmesi için elini taşın altına koymaya karar veren Gülman, bir anlamda kimsenin ithalatın yolunu yordamını bilmediği dönemde kendi kendine öğrendiği yabancı dillerle, kendi kendine öğrendiği mevzuatla Tahtakale’nin, Perşembe Pazarı’nın, Tepebaşı’nın tezgâhına Avrupa’nın, Amerika’nın mallarını taşıdı.
Dış ticaretle birlikte gayrimenkul alanında, 1980’lerden başlayarak önemli oyuncular arasına giren Gülman’ın kitabında, bu sektöre girişi hayli ilginç notlarla anlatılıyor.
Bodrum’un yolunu Gülman’a öğreten İtalyan Kont
,Gülman kitabında, İtalya’da VIP Casa adındaki bir batarya markasının sahibi Kont Dario Sibaldi ile telefonla kurdukları ilk temasın, kısa sürede mümessilliğe kadar gittiğini anlatıyor.
Bir yaz ayında, Türkiye’ye davet edince, ‘’Birlikte güneye inersek gelirim’’ diyen Kont’un, “Kemal, beni tekneye bindir, ama Bodrum’un koylarını da muhakkak rotaya koy…” demesi üzerine Bodrum planı yapılıyor.
Teknelerle koylar dolaşılıyor ve sonrasında Kont, “Kemal, sen iyi adamsın. Az çok paran da var. Sen bu Bodrum Yarımadası’ndan ne kadar toprak alabiliyorsan al. Bana ömür boyu duacı olursun. Türkiye gelişiyor. Sizin insanınız da bizim İtalyanlar gibi, rahatlarına çok düşkün insanlar. Denizi seviyorlar. Buralar çok rağbet görecek” diyor. Gülman Group tarihindeki Bodrum sayfasını açacak ilk adımın hikâyesi işte böylece başlıyor.
Bugün Türkbükü, Torba, Yalıkavak ve Bodrum’daki daha pek çok yerde Gülman imzalı konut ve villa projesinin temeli işte İtalyan bir Kont’un fısıldadığı tavsiyeye kulak vermesi ve ‘en iyi emlakçı’ dediği ona yerleri bulan Ekrem Naci’nin mahareti ile atılıyor.
Kitapta, şirketinin kurumsallaşması için işlerini oğlu Polat Gülman’a devretme sürecini de anlatan Kemal Gülman, grubun sürdürülebilirlik ve teknoloji odaklı yeni yatırım planlarına geçişini de ilginç anekdotlarla aktarıyor.
“Atatürk’ün bizlere armağan ettiği Cumhuriyet’in imkânlarından yararlanarak, Cumhuriyet’in verdiği umutla iş hayatına sıfırdan başlamış, ticarette 70 yılı devirmiş, doğduğu topraklara katkı sunmanın gururunu hep içinde hissetmiş Kemal Gülman’ın hikâyesinden çocuklarım, torunlarım ve de özellikle genç iş insanları kendileri için tek bir faydalı not dahi çıkarırsa, kitap hedefine ulaşmış, yerini bulmuş olacaktır” diyen Kemal Gülman, tüm satış gelirleri Türk Eğitim Vakfı’na aktarılan kitabı yazma gerekçesini şöyle anlatıyor:
“Her şeyin bir zamanı var. O zaman gelince insan kendi bildiğini, başkaları da bilsin istiyor, yaşam bitmeden kendi mecrasında, hak ettiğini düşündüğü şekilde meramını anlatmak istiyor. Önce çocuklarına, sonra torunlarına sonra beni Google’dan bilenlere… Ben de işte bu kitabı kaleme alırken ‘’Ben Kemal Gülman, beni tanıyın’’ demek istedim. Adımın çevresinde zikredilen paraların tüketimle değil, üretimle; emekle anılmasını arzu ettim. Çocuklarımın, torunlarımın benden sonra ara ara sayfalarını çevirip; sahip olduklarının kolay elde edilmediğini hatırlamalarını istedim. Gülman Group’un 70 yıllık tarihinden haberdar olmalarını sağlamaktı hedefim. Çalışmaktan anlatmaya fırsat bulamadığım, geçmişin rüzgârında savrulmuş ticari tarihimizi ortaya çıkarmak için yazdım bu kitabı.”
Kitap arka kapak yazısından
“Sıfırdan başladım. Hiçbir şey bilmeyen bir çocuktum. Öğrendim, tatbik ettim. Ülkemde sanayinin gelişimi için ihtiyaç duyulan ne varsa aradım buldum, bulunamaz denileni de buldum, getirilmeyeni getirdim. Hem memlekete hizmet ettim hem istikbalimi kazandım. Çocuklarıma bir gelecek bırakabildim. Ayaklarımın altındaki halıyı çekmek isteyenler de olmadı değil, sarsılmadım da diyemem ama düşmedim. Doğruluk ve dürüstlük her zaman kurtarıcım oldu. Tıpkı babam gibi sakin olmanın, yumuşak olmanın, konuşmaktan çok dinlemenin ekmeğini çok yedim. Biliyor gibi görünmektense bilmiyor denilmesini tercih ettim. Bu beni zayıf değil, daha da güçlü kıldı. Çatışma yaratmadım, çatışma olan yerden kaçtım, haysiyetimi tehdit eden bir durum olmadığı sürece en kârlı anlaşmanın her zaman uzlaşma olduğuna inandım, uzlaştığım hiçbir mevzuda kararımdan pişmanlık duymadım. Bazen bu nedenle pazarlık gücü kaybettim. Para kaybettim ama zaman kaybetmedim, hep ileriye baktım, hep yeniden yana oldum…’’