Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “tek Çin, çok kutupluluk, yeni düzen, küresel faciaya karşı güçlü Çin, BRICS” mesajlarını görmeyen AKP medyası, tersine bir gün sonra manşetten Fidan’a ““Çin’in sessiz istilası” yanıt verdi. Yeni Şafak gazetesi Çin ile ilgili haberlerine bugün de devam etti. Manşet sayfasından yayımladığı haberde, “Çin, ticaret savaşını Batı tarafında teknoloji ve çelik odaklı sürdürürken, gelişmekte olan ülkeleri ucuz ithalat malları ile vurmaya çalışıyor. Afrika’da ise Batı sömürgeciliğini yatırım stratejisine dönüştürdü. Kıtaya 100’den fazla liman ve 10 bin km’den fazla demir yolu inşa eden Çin, buradaki hammaddeyi dünya pazarlarına büyük kârla satıyor.” İfadelerini kullanan Yeni Şafak gazetesi, habere ‘Çin sessiz ve derinden yayılıyor’ başlığını attı.
Haberin tamamı ise şu şekilde:
“Geleceğin süper gücü olarak görülen Çin, küresel ekonomideki hızlı yükselişini sessiz ve derinden ilerleyişine borçlu. Ülke; fason üretim, ucuz iş gücü ve düşük kurla ihracat yapan ülke imajından özellikle 2000’li yılların ortalarından itibaren kurtularak bir teknoloji ve tedarik devine dönüştü. Çin’in bu başarısını aynı anda farklı ekonomik cephelerde savaşmasına bağlayanların sayısı bir hayli fazla. Pekin yönetimi, öncelikle ABD ve Avrupa Birliği (AB) gibi ülkelerle siyasi ve askeri bir rekabete girmeden ilerleyişini sürdürüyor. Çin’in başarısının, bazı çevrelerde hakkı teslim edilse de bu ilerleyişe karşı her ülkenin kendi önlemini almasının önemine dikkat çekiliyor. Çin ile ticareti hiçbir ülke bitirmek istemese de bu istilaya karşı her kesim kendi önlemlerini almaya başlıyor.
FASONDAN TAKLİT ÜRÜNLERE SONRASINDA TEKNOLOJİ LİDERLİĞİNE
Güç ekseninin Uzak Doğu’ya kayması yeni fırsatları beraberinde getirirken, ülkelerin uzun vadeli kayıp ve kazanç hesabını iyi yapması gerekiyor. Bugün Çin’den alınan ucuz ithal ürünler yarın yerli üreticiyi bitirebilir. Bu sebeple, bu ülkenin global ekonomik yayılımının iyi analiz edilmesi gerekiyor. Ucuz iş gücü nedeniyle 1990’lı yıllarda Çin, önemli fırsatlar sunarak küresel yatırımcıları çekti. Ülke bu yatırımları çekerken aynı zamanda gerekli ‘know-how’ yani bilgi birikimini öğrendi. Başlarda başarılı markaların sahte ürünleriyle (taklit Çin malı) yola çıkan Çinli firmalar zamanla elde ettikleri bilgileri kendilerine uyarladı. Bu süreç, küresel teknoloji liginde sayısız Çinli telefon markasının çıkmasına da neden oldu. Benzer şekilde makine, elektronik cihaz, çip teknolojileri gibi alanda ABD’yi solladı.
TRUMP TİCARET SAVAŞINI ATEŞLEDİ
Çin tehdidinin artmasına karşı ülkelerin şikayetleri ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) nezdinde şikayetler olsa da ilk önemli tepki, ABD’nin eski Başkanı Donald Trump döneminde geldi. Çin’le mücadele edeceği ve Uzak Doğu’ya giden ABD’li teknoloji şirketlerini geri getirme sözüyle iktidara gelen Trump, 2024 yılındaki seçimlerde yine aynı argümanı kullanıyor. Çinli Huawei ve Tiktok başta olmak üzere birçok şirkete getirilen kısıtlama, ticaret savaşlarının en şiddetli cephesinin teknoloji alanında yaşandığını gösteriyor. Buradaki bir diğer stratejik alan ise çelik sektörü. Yine Trump döneminde Çin ile başlayan çelik ürünleri vergisi, AB’ye ve Türkiye’ye kadar uzanmıştı. Çin; ABD’ye çelik ihracatı listesinde yüzde 1 payla 11’inci sırada bulunuyor. Buna rağmen, Trump’ın Çin’i de hedef alan açıklamaları, asıl meselenin en büyük rakibini durdurma çabası olduğunu gösteriyor.
SAHRA ALTI’NDA EKONOMİK ÜSTÜNLÜK MÜCADELESİ
Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşı, aslında yakın gelecekte yaşanması muhtemel güç savaşının bir ön hazırlığı olarak görülüyor. ABD birçok alanda, Asya devinin ilerleyişini durdurmak için farklı ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşmaları yaparak ‘Küresel ticaret benden sorulur’ mesajı veriyor. Uzmanlara göre, Çin’in önlenemez yükselişinde, son yıllarda sıkça dile getirilen ‘Sessiz İstila’ politikası ana strateji olarak gösteriliyor. Ülke ABD ile güç mücadelesi verirken; Afrika gibi batının yüzyıllardır sömürdüğü bölgelerde Çinli şirketlerin politikaları değişiyor. Özellikle Sahra Altı olarak bilinen Kuzey Afrika’nın güneyindeki ülkelerde Çin’in önemli varlığı söz konusu. Son 20 yılda, eski sömürgeci Fransız, İngiliz, İspanyol, Hollandalı ve ABD’li şirketler Çin’e karşı büyük mevzi kaybetti.
AFRİKA’DA YENİ TİP SÖMÜRGECİLİK
Çin, yıllardır usulca sürdürdüğü Afrika’ya yerleşme politikasını yatırım ve finansal desteklere dayandırdı. Batılı ülkelerin yüzyıllardır köle ticareti, maden ve diğer kaynakları sömürüsü ile yaptığı zulmün tam tersi bir strateji güden Çin, az gelişmiş Afrika ülkeleri tarafından yakın bir ilgiyle karşılandı. Batı sömürgeciliğine karşı ‘Kazan-kazan’ diyen Çin özellikle, son 20 yılda adım adım ilerleyerek kıtayı resmen ele geçirdi.
ALDIĞI HAM MADDEYİ İŞLEMEDEN 100 KAT PAHALIYA SATIYOR
Çin, yıllar içinde Afrika’da inşaat, madencilik, ulaşım ve enerji alanlarındaki en büyük yatırımcı olurken, altyapı projelerinden 25 milyar doların üzerinde gelir elde etti. Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, Sahra Altı ülkelerindeki enerji projelerinin yüzde 25’i Çin sermayesiyle hayata geçiriliyor. Asya devi, kıtada 10 bin kilometreden fazla demir yolu, 100 bin kilometreden fazla yol projesine yatırım yaptı. Son 24 yılda Afrika’da 100 liman inşaatı gerçekleştirdi. Tüm bunların amacı ise, söz konusu ülkelerin ham madde ve enerji kaynaklarını Çinli firmalar aracılığıyla küresel pazarlara ulaştırmak. Özellikle demir yolu ve altyapı faaliyetlerinin ana nedeni, bakir toprakların kaynaklarını Çin’e ulaştırmak. Hatta Çinli şirketler, Afrika’dan elde ettikleri işlenmemiş mamul veya ham maddeyi uluslararası pazarlara 100 kat daha pahalı satıyor. 35 Afrika ülkesinde rakiplerini sollayan Pekin yönetimi, ucuz ve uzun vadeli kredilerle de söz konusu pazarları kendine bağlıyor. Çin ithalatında petrol, mineral, enerji, doğal taş ve metaller, bakır, demir ve tarım ürünlerinin öne çıkması da söz konusu yatırımların amacını resmediyor. Zira Çin, enerji ihtiyacının yüzde 25’ini Afrika’dan karşılıyor.”
Yeni Şafak’ın bugünkü manşeti de şöyle: